2 Ekim 2016 Pazar

Paragöz Britney Spears!

10.02.2014 18:54:47



Son zamanlarda yaptığı albümü hiç tutmamış olsa bile Britney eski yaptığı hitlerinin başarısının kaymağını hala yemekte. Britney, Las Vegas'ta verdiği konserlerden çok yüksek miktarda gelir sağlamakta. Öyle ki Britney, Piece Of Me konserleri ile Celine Dion, Elton John, Shania Twain gibi isimleri geride bırakarak yılın en iyi bilet satışını gerçekleştirmiş ismi oldu. Hatta ilk 16 konserin tüm biletleri satılmış durumda.
Biletler tıkırında. Gayet iyi satıyor. Fakat söyle bir gerçek var. Konser sonrası Britney Spears ile bir fanının fotoğraf çekilmesinin değeri 2.500 dolar. Ne kadar içler acısı bir durum. Sevdiğin ve hayran olduğun bir insan ile yan yana gelip bir tane fotoğraf çekilmek bile ücrete tabii tutuluyor. Zaten bir konserden ortalama 1-2 milyon dolar kazanıyorsun. Seni seven fanların seninle fotoğraf çekilmek istiyor. Onun değeri de 2.500 dolar. Cidden paragözlüğün en büyük alameti. Yüzsüzlük ve küstahlıktır bu. Sen sevenlerin ile bir bütün olursun. Para karşılığı fotoğraf çekilmek de ne!
Madem 2.500 dolara fanlarınla fotoğraf çekiliyorsun. O zaman şunu yap. O parayı bir yardım kuruluşuna aktar. Hiç olmasa bir yere bağış yap. O da yok.
Britney Spears'ın Piece Of Me konser serilerini değerlendirince söyle bir sonuç çıkıyor:
Tüm konser baştan sona playback.
Eskisi gibi asla dans edemiyor.
Sahne şovları eskisi kadar iyi değil.
Ayrıca eskisi gibi kaliteli müzikler yapmıyor. Çok sıradan piyasa müzikleri yapıyor.

8 yıl aradan sonra Madonna, 56. Grammy Ödülleri'ne katılır ve reyting tavan yapar!

29.01.2014 00:20:05


8 yıl önce Madonna, Grammy Ödülleri'nde "Hung Up" parçasını seslendirdi. Aradan yıllar geçti ve Madonna birden 56. Grammy Ödülleri'ne katıldı. Madonna yeni bir albüm çıkarmadı. Yeni bir projede yer almadı. Peki "Madonna durduk yere oraya neden katıldı" diye soracaksınız...
Macklemore'un "Same Love" adlı şarkısını, mutlaka duymuşsunuz. LGBTbireylerin evlenme konusunda özgür olması gerektiğini destekleyen bir parça. Madonna bildiğimiz gibi en büyük "Gay ikonu". Başka biri olsa "ben orada düğün şarkıcısı mı?" olacağım der ve gitmez. Madonna bir kez daha kendini  "Gay ikonu" ve LGBT savunucusu olduğunu bizlere kanıtladı. 32 çift (Gay, heteroseksüel, genç, yaşlı, zenci ve beyaz) evlenirken Madonna, "Open Your Heart" parçasını söyledi. Madonna parçayı çok içten gelerek söyledi ve duyguyu herkese geçirdi. Salonda bir çok kişi göz yaşını tutamadı ve ağladı.
Gecede bir çok ünlü isim sahne aldı. Fakat hiçbiri Madonna gibi duygusal bir an yaşatamadı. Doğal olarak  56. Grammy Müzik Ödülleri bu yıl 28.51 milyon kişi tarafından canlı yayında izlenerek son 21 yıl içinde düzenlenen Grammy Ödülleri arasında en çok izlenen 2. tören olmayı başardı. Bu başarının kaynağı ise tek ve eşsiz olan efsane Madonna'ydi.  

Müzikten anlamayan magazinciler Tuğba Ekinci'yi aşırı eleştiriyor!

20.01.2014 20:34:23



Bana "Tuğba Ekinci'yi tanımlar mısınız?" diye sorsalar şunları söylerim:
1- Güzel bir kadın. Bakımlı. Kendine olan güveni inanılmaz derece sağlam.
2- Kendisi her zaman delidolu olmuştur. Hele ki canlı yayınlarda son derece rahattır. İstediği gibi takılır ve orada eğlenir.
3- Pop müzik alanında show kadınıdır. Hiç bir zaman çıkıp "ben assolistim sesim çok güçlü," dememiştir.
4- Yurtdışındaki müzik dünyasını yakından takip eder.
5- Son olarak en belirgin özelliği ise yurtdışında eğlenceli olan sahne olaylarını Türkiye'de yapar. Tabii ki Türkiye insanı bu tarz şeylere alışık değil. Atıyorum Tuğba birden sahneye fırlar.  Bizim magazin dünyası sadece eleştirir. Günlerce konuşur. Normalde bu tarz şeyler programlara eğlence katar. Ama bizim ülkede saygısızlık olarak karşılanır. Ne kadar garip bir uçurum değil mi?
Tuğba Ekinci, "Bülent Ersoy Show"a konuk oldu. Tüm sosyal medya ve televizyon ekranları sallanmış durumda.
Bülent Ersoy şarkı söylüyor. Tuğba birden oturduğu yerden kalkıyor ve Bülent Ersoy'a eşlik ediyor. Onun mikrofonunu elinden alıyor. Bülent Ersoy şarkıyı kesiyor. Tuğba şarkıyı söylemeye devam ediyor. Delidolu bir insan işte. Ne var bunda?
Şarkı söylerken "Tuğba Ekinci detone oldu!" diye her yerde haber var. Ünlü ünsüz herkes ağır bir şekilde onu eleştirdi.
Çok büyük bir müzik bilgim olmasa şunu söyleyebilirim. Tuğba Ekinci sahnede kulalık kullanmıyor. Doğal olarak canlı yayındaki çalan müziği tek bir yerden duymuyor. Kendisi Yıldız Tilbe'nin "Delikanlım" parçasını söyledi.
Sesi çok pes çıktı. Neden?
Kulaklık yok. Kendiside zaten stüdyoda kendi sesini iyi duymadığını söylüyor. O yüzden sesi aşırı pes kaldı. Arada tizlere çıktı ama orada sorun yoktu. Teknik bir sorun oldu. Ortam sesini iyi duymadı. Böyle bir sorun oldu. Başkası olsa reklama atar yayını veya şarkı söylemeyi durdurur. Tuğba öyle yapmadı. Şarkı söylemeye devam etti.
Bundan eminim ki bu olay günler boyu konuşulacaktır. Aslında konuşulacak bir olay değil bu. Ama bizim müzikten anlamayan magazincilerin işine geliyor. Müzik bilgisi olmadan konuşuyorlar. Bakalım daha neler duyacağız. 


Beyonce'nin promosyonsuz albüm başarısı

29.12.2013 20:11:46

Bir cuma günü internette geziniyordum. Ansızın Beyonce'nin yeni albümünü çıktığını öğrenip şoka giriyorum. Beyonce albümünün ne zaman çıkacağını söylememişti. Ansızın iTunes müziğe yeni albümünü yüklemiş....
Ortalık karışıyor
Twitter yıkılıyor.
Beyonce yeni albüm çıkarmış.
Herkes birden iTunes'a yükleniyor.
iTunes çöküyor.
Bu devirde promosyon yapmadan bir albüm çıkartmak delilik. Ciddiyim delilik! Beyonce bu konuda büyük bir risk alarak hiç bir tanıtım yapmadan kendi adını taşıyan 5. stüdyo albümünü iTunes müzik'te satışa çıkartıyor. Albüm ilk 5 günde sadece iTunes müzikte 1 milyon satıyor. Albümün CD'si bile yok. Bu zamanda böyle bir başarıya kimse sahip olmadı. Helal olsun kadına! İşini biliyor. Albüm müzikal olarak çok yüksek kaliteye sahip bir albüm değil. Bildiğimiz standart Beyonce albümlerinden biri. Ama uyanık Beyonce habersizce albümünü çıkardı. Bütün herkes merak içinde kaldı. Ve albüm aldı başını gitti. Bakınız Lady Gaga 25 milyon dolarlık tanıtım ile yere yapıştı. Beyonce hiç bir tanıtım yapmadan ve bir iddiada bulunmadan çatır çatır albüm satıyor.
Albüm slow bir albüm. Hareketli parça hiç yok. Ama albüm aşırı bir başarı sağladı.
iTunes'ta albüm 111 ülkede 1 numara oldu.
CD'siz olarak albüm sadece iTunes'ta ilk üç günde 830 bin kopya sattı.
İlk hafta albüm ABD'de 617 bin, dünya genelinde ise 930 binden fazla kopya sattı.
İkinci hafta albüm ABD'de 375 bin, dünya genelinde ise 609 binden fazla kopya sattı.
Albüm ilk on beş  içinde 1.7 milyondan fazla kopya sattı.
Beyonce bu albümüyle artık kendini kanıtlamış bir sanatçı oldu. Madonna bile ona "Queen B" olarak sesleniyorsa bu iş tamamdır. Fakat Beyonce ciddi anlamda Madonna ve Michael Jackson gibi dünyada kalıcı bir fan kitlesine sahip olmak istiyorsa yapacağı bir şey var. Oda turne mantığını en iyi şekilde her albüm dönemimden sonra uygulaması. Beyonce'nin Avrupa, Japonya ve Avustralya'da çok fazla konser vermesi lazım. Eğer bunu yaparsa ilerde Cher, Madonna, Tina Turner ve Michael Jackson çıtasına ulaşır.

Lady Gaga "Art Pop" albümüyle muazzam çöküşünü nasıl toparlayacak?

20.12.2013 23:37:26

Günümüzün en çok gündeme olan bir isim varsa oda Lady Gaga. İlk albümde yaptığı müzik ile konuşuldu. Kısa bir dönem sonra çılgın tarzı vimajı ile tüm dünya onu tanıdı. İkinci albümünde "Born This Way" parçasıyla gündeme oturdu. Çünkü parçası Madonna'nın "Express Your Self" parçasına benziyordu. Daha sonra Madonna'nın imajlarını ve tarzını kopyalamakla suçlandı. Parça benzerliği de ortaya çıkınca basında Lady Gaga tamamıyla Madonna kopyacısı ve çakması olarak adlandırılmaya başladı. Born This Way Tour'da rahatsızlandığı söylendi. Ameliyat oldu. Dinlenmeye çekildi. Turne iptal edildi. Uzun süren bir sessizlikten sonra yeni albümü "Art Pop" ile büyük bir yankı uyandırdı.
Albüm çıkmadan önce Lady Gaga albümün devrim niteliğinde bir albüm olduğunusöyledi. Albümünün sanat olduğunu söyledi. İş böyle olunca beklentilerde çok büyüdü. Herkes merak etmeye başladı. Bu devrim niteliğinde olacak olan albüm ne? Bir albüm çıkmadan ve beğenilmeden önce nasıl bir sanat eseri olur ? Herkes doğal olarak merak içine girdi.
"Art Pop"a Live Nation 25 milyon dolarlık tanıtım yaptı. Albüm Amerika'da ilk haftasında 258.000 kopya sattı. İkinci hafta ise albüm 46.000 kopya sattı. Aynı hafta Katy Pery'nin "Prism" albümü 286.000 kopya sattı. Miley'in "Bangerz" albümü ise 270.000 kopya sattı.
Albüm satışları neden bu kadar düşük oldu?
Çünkü Lady Gaga devrim niteliğinde bir albüm yaptığını söyledi. Albümü dinleyenler albümü sıradan buldu. Piyasa olan sound ile aynı tonda olan bir sound. Hiç bir yeniliği yok. Beklentiler yüksek olunca. Yapılan iş sıradan olunca albüm fiyasko oldu. Billboard listelerini Katy Perry ele geçirdi. Lady Gaga listelerde başarılı olamayınca "Ben liste için şarkı yapmıyordum" dedi. Madonna'ya taş attı. Onun hakkında konuşmak istemiyordum dedi. Sonra bütün kinini ona karşı döktü. Madonna üstünden pirim yapmaya çalıştı fakat işe yaramadı. Yüzlerce yerde promosyon yaptı. Yüzlerce kanala çıktı. Sonucunda albüm gene satmadı.
Hala başarısız bir albümü çok başarılı bir albüm gibi lanse etmeye çalıyor. Ama işe yaramıyor. Yeni turne tarihleri açıkladı. Born This Way Tour'da ki başarısızlıktan sonra stadyum konserinden arena konserine geçiş yaptı. 10.000 ile 20.000 arası arenalarda konser verecek. Konser fiyatları ise 30-40 dolar. Gaga hanım açıklama yapıyor. Fanlarım ile yakın olmak istiyorum. Samimi küçük ortamlar daha güzel çart çurt.... Geçiniz bu ayakları!
Zaten bir önceki turnesinde Madonna'ya demediğini bırakmadı. İşin garip yani o zaman konser verirken Live Nation biraz masrafları sıkmıştı. Biletler satmıyordu. Hatta Lady Gaga, Madonna'nın Mdna turnesinin sahnesinde konser vermişti. Sen git o kadar laf söyle et. Sonra git onun sahnesinde konser ver.
"Art Pop" çıkmadan önce Lady Gaga " “Küstah görünmek istemem ama benim amacım pop müzikte devrim yaratmak. Pop müzik alanında yapılan son devrim 25 yıl önce Madonna tarafından yapıldı.” demişti. Gaga'cım sen bırak devrim yapmayı iç ihtilal bile yapamazsın.

Türk basını Madonna’ya tecavüz ediyor!

12.10.2013 13:45:13


Madonna tecavüze uğradığını 18 yıl önce bir röportajında söylemiş.  Ama bizim Türk basını her zamanki gibi böyle durumlardan çok zevk alıyor. Nedense tecavüz haberlerini yapmaya bayılıyor. Bu haberleri yaparken tecavüz eder gibi zevk alıyorlar. Neyin kafası bu?
 
Madonna kasım 2013 Harper's Bazaar dergisi için kısa bir yaşam öyküsü anlatıyor.
Madonna "New York hiç de hayallerimdeki gibi değildi. Beni kollarını açıp karşılamadı. Şehre taşındığım ilk yıl biri sırtıma bıçak dayayıp beni bir binanın çatısına çıkarttı ve bana tecavüz etti" diyor.
 
Türk basınında kıyamet kopuyor.
 
"Madonna tecavüze uğradı.Kuran okuyor."
"Madonna'dan tecavüz itirafı."
"Şok! Madonna tecavuze ugradı mı?"
"Tecavüze uğradım, çıplak modellik yaptım."
"Madonna'ya gençliğinde Newyork'ta zorla tecavüz edilmiş."
 
Başlıkların kalitesizliğine bakar mısınız? Utanç verici bir ülkede yaşıyoruz!

Unutmayın! Ünlü müzisyenler oyuncular ve diğer ünlü simalar halk olmadan bir hiçtir!

12.10.2013 13:44:19



Bugün ki yazımda halkın gücünden bahsetmek istiyorum. Ünlü simaları tanıtan, yayan, seven ve toplumda bir yere koyan kitle halktır. Bir sanatçı halkın beğenisi almadan hiç bir şey yapamaz. Onun var olma nedeni halkın onu sevmesidir. Eğer halk bir sanatçıyı sevmezse, onu o yerden alır ve yere gömer.

Ülkemizdeki bir çok sanatçı sanatı gerçek anlamada yapmıyor. Türk halkının duygularını hitap edecek, onların gururunu okşayacak sözler söyleyerek kalbine giriyor. Ülkemizde ki müzik piyasasını ele alalım.

TÜRK VE YABANCI  BİR MÜZİSYENİN ALBÜM YAPIM TANITIM VE SUNMA YÖNTEMİ

TÜRK: Albüm tek bir ritim üstüne kurulu olur.
YABANCI: Albüm çok çeşitli ritimler üstüne kurulu olur.

TÜRK: Şarkı sözleri basittir.
YABANCI: Şarkı sözleri sanatçı tarafından benimsenir.

TÜRK: Eline bir mikrofon alır. İki g.. kıvırtır. Azcık meme gösterir.
YABANCI: Özel sahne kurulur. Dans için ünlü koreograflar ile çalışılır.

TÜRK: Menajeri annesi ya da arkadaşıdır.
YABANCI: İşin eğitimi almış bilgili kişidir.

TÜRK: Her önüne geldiği yerde sahne alır. Pavyon, bar, düğün ve kutlama...
YABANCI: Turne mantığı vardır. Albüm dönemi turne kapsamında stadyum ve arenalarda konser verir.

TÜRK: Albüm dönemi harici her yerde boy gösterir.
YABANCI: Sadece albüm dönemi iş yaptığı zaman boy gösterir.

Kısacası Türk müzisyenler dünyada kabul görmüş olması gereken işleri yapmazlar. Çünkü onlara zor gelir. Türk halkına güzel sözler söyleyip. Onları kandırır. Türk halkın artık bu göz boyayıcı sözlere inanmaması lazım. Gözlerini açması lazım. Müzisyenlik eline sadece mikrofon alıp şarkı söylemek değildir.

27 Mayıs 2016 Cuma

Star Wars Güç Uyanıyor ilk 4 gün, dünya genelinde 517 milyon dolar hasılat etti.

21.12.2015 23:28:51


(18-20) Aralık arasında 'Star Wars Güç Uyanıyor' Türkiye'de 411.501 kişi tarafından izlendi. ABD'de ise 208 milyon dolarlık hasılatla ABD tarihinin hafta sonu rekorunu kırdı. Star Wars Güç Uyanıyor ilk 4 gün, dünya genelinde 517 milyon dolar hasılat etti.
J.J Abrams'ın eski ve yeni Star Wars arasında nasıl bir bağ kuracağını düşüyordum. Eski temadan uzak bir film mi çekecek? Yoksa eski seriler ile benzer bir tema mı ortaya koyacak? Eski temaya benzer bir şey yapsa sevenleri beğenecek miydi? Yeni olmadığı için sıkıcı mı olacaktı yoksa? Filmi izlediğim zaman tüm olumsuz düşüncelerim gitti. 
Abrams eski Star Wars'ın ruhunu bu yeni seride korumayı başarmış. Abrams eski serilerdeki ruhu yeni nesil izleyiciye geçirmeyi başarmış. Tadı aynı eski seriler ile. Daha önce bu filmin serilerini izlemeyen biri ilk 6 seriyi izlemeye kalkarsa rahatsız olmadan o serileri de izleyebilir. Tat aynı fakat görsellik ve çekimler günümüz teknolojisi yüzünden doğal olarak daha güçlü. 
Çok fazla filmin içeriğinden bahsetmek istemiyorum. Büyüsü bozulmasın. O yüzden diğer konulardan bahsedeceğim.
Filmdeki görselden bahsedecek olursam sıradan yeşil perde çekimlerinden daha farklı bir görsele sahip. Çekim mekanlarında bir canlık ve görsellik var. Bu görsellerin hepsini seyirci yakalayamıyor. Tekrar tekrar izleyince farklıları görebilirsiniz. 6-7 saniye görünen uzaylılar için kim bilir kaç ay uğraşılmışlardır.
70 ve 80'lerdeki 3 filmde oynayan Carrie Fisher, Mark Hamill ve Harrison Ford bu seride yeniden rol alıyor. Hollywood'un yoksa sektörün büyüklüğü mü desem? Oyuncuların kalitesi seviyesi mi desem? Yoksa rollere ve sinemaya olan saygı mı desem? Hollywood'ta bir oyuncu oynadığı bir rolü yıllar geçmesine rağmen kaldığı yerden sürdürebiliyor.  Oyuncu rolünün arkasında duruyor. Gene kamera karşına geçiyor. Hiç bir şekilde yeniden çıkan serilerde 'Ben oynamam' demiyor. Türkiye'de olsa oyuncular istediği gibi filmlerden çıkar. Bir filmin 2. serisinde yer almaz, kişisel nedenlerinden dolayı ayrılır ve ana karakter değişir. Bazen onun karakteri bile  projeden ayrıldığı için öldürülür. Türkiye'nin gariplikleri. O yüzden Hollywood'u ayakta alkışlıyorum.

Sıradışı Anne

23.09.2015 23:35:39

Meryl Streep'de size de sıradışı bir actress değil mi?
Meryl Streep her yeni filminde kendini aşan ve sürekli farklı roller ile karışımıza çıkan sıradışı bir kadın. Sinemaya tutkun biri. Meryl Streep bizi daha ne kadar şaşırtabilir derken Streep bu sefer rock 'n' roll yıldızı olma peşinde koşan ve ailesini bir kenara atan bir karakteri canlandırıyor. Gitar çalıyor ve rock parçalar söylüyor. Hatta popüler kültüre gönderme yaparak Lady Gaga parçası bile söylüyor.
Linda (Streep) yıllar önce üç çocuğunu ve kocasını terk edip kendini rock kariyerine adar. Linda kendini "Ricki" olarak sahnede ve günlük yaşamda adlandırır. Yıllar sonra Ricki'nin geldiği nokta, grubu ile barlarda cover parçalar söyleyen yaşlı bir kadın rock şarkıcısı. Ricki'nin kızı kocası tarafından terk edilir. Ricki'nin eski eşi onu kızına bakması için yıllar sonra evine davet eder. Ricki'nin yaşlı bir rock kadın sanatçı olması herkes tarafından garip bir şekilde karşılanır.
Filme kadrosuna baktığımız zaman başrollerde Oscarlı oyuncu Meryl Streep ve Kevin Kline var. Senaryo'yu yazan kişi Oscarlı Diablo Cody. Filmi çeken yönetmen ise "Kuzuların Sessizliği" ile Oscar kazanan Jonathan Demme.
Oscar takımı bu filmde bir arada . Fakat bu film güzel mi? Bence fena değil. Ne kötü nede çok mükemmel. Ama filmde bir eksiklik hissediyor insan. Çok fazla akıcı değil. Cody tamam bazı yerlerde inanılmaz replikler yazmış onlar ayrı. Fakat karakterin geçmişinin günümüze bağlanma kısmı çok iyi ekrana taşınamamış. Bu yüzden Meryl Streep'den uzun uzun parçalar dinliyoruz filmde.

Labirent: Alev Deneyleri

28.09.2015 00:47:32
A+ A-
Son yılların yeni film modası gençlerden oluşan bir ekibin bilim kurgu filmlerinde macera yaşaması. Bir dönem vampir ile kurt adam filmleri çok popülerdi. Şimdi sıra gençlerden oluşan bilim kurgu dolu bu bahsettiğim macera filmleri. 'Alaycı Kuş'tan sonra en çok dikkat eden film 'Labirent' diyebilirim.
James Dashner'ın yazdığı kitaplar genç yönetmen Wes Ball'ın elinde hayat buldu. Ball, genç yönetmen olmasına rağmen bu serinin ilk filimde oldukça başarılıydı. Labirent'in devamı olan serinin 2. filmi Labirent: Alev Deneyleri ise oldukça başarılı. Tabi bazı ufak tefek şeyler hariç.
Dylan O'Brien hepimiz Teen Wolf dizisinden tanıyoruz. Dylan O'Brien oyunculuğu hala o dizindeki gibi. Yeni bir karaktere ve oyunculuğa bürünemediğini görmekteyim. Kötü bir oyuncu diyemem. Ama kendisini zorlaması gerekli. Dikkatimi çeken bir diğer nokta Wes Ball'ın filmde oluşturduğu oyucucular. Çoğu dizilerde boy gösteren genç yetenekli yeni isimler. Hepsi bir nevi bu filmlerde topluca kendini tanıtıyor. Yönetmende sonuçta yeni biri. Oda kendini onlar ile lanse ediyor. Aslında bu iyi bir şey. Sürekli kalıp oyuncuları izlemekten iyidir.

İlk filmde neden hapsedildiklerini bilmeyen ve geçmişini hatırlamayan gençler ilk Labirent'ten kaçıyor ve bir ekip tarafından kurtuluyor. Dylan O'Brien'ın liderliğinden oluşan gençler bu yardım eli uzatan kişilerin güvenilir olmadığı anlayınca onlardan kaçmaya başlarlar. Derin gerilimin olduğu bu film oldukça sürprizler ile dolu. Ani olaylar ile gelişen çarpıcı sahneler oldukça sert. Özellikle bazı sahneler oldukça korku gerilimi veriyor.

Stajyer

04.10.2015 23:22:21



Eşini kaybeden emekli Ben, (Robert De Niro) bir işe yaramadığı hissederek iş aramaya başlar. Özel bir e-ticaret sitesi sosyal sorumluluk kapsamında yaşlılara iş imkanı tanımaktadır. Şirket sahibi Jules (Anne Hathaway) tam bir işkoliktir. Jules, Ben'e büyük bir ön yargı ile yaklaşır. Ben eski kafalı olduğu için yeni gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışır. 60 yaşından sonra bilgisayar kullanmayı öğrenir. Facebook açmayı öğrenir. Ben kendini kısa süre içinde ispat eder. Şirkete herkes tarafından sevilir.
Filmin senaryosu birden değişerek Jules'ın eşi ve ailesi olan sorunları gün yüzüne çıkar. Jules aynı zamanda şirketi yönetirken; aynı zamanda ailesi ile büyük sorunlar yaşar. Ben yıllar boyunca çalışmış olan iyi deneyim sahibi  olan biridir. Hayatı görüp geçiren Ben, Jules'un hayatına ışık tutar. Jules, Ben'in deneyimlerinden faydalanır.
Filmin konusu günümüze göre oldukça başarılı. Artık üretimin tükendiği bir zamanda böyle çarpıcı filmler çok az çekiliyor. Anne Hathaway'ı genelde herkes tatlı sevimli kız rolleri ile tanır. Anne Hathaway son 3-4 yılda oynadığı roller ile kendini aşarak olgun rollerde oynuyor. Ağır havalı cool kadınları. Çoğu kadın oyunucu bunu başaramıyor.  Robert De Niro zaten efsane bir oyuncu. Ama oldukça şanlı iyi filmlerde en iyi rolleri o kapıyor. Aynı Meryl Streep gibi. Her çağın insanı. Değişime ve yeniliğe açık.

Kral Yolu-Olba Krallığı'nın beyazperdedeki rezaleti...

22.02.2014 13:49:42


Bence bu film "Neden Türkler hiç yerli fantastik çocuk filmi yapmıyor?" diye çekilmiş bir film. Genelde Türk filmleri hepkomedi,aşk ve dram üstüne kurulu saçma senaryolar ile desteklenen bir yapı üstünde yol almakta. "Kral Yolu-Olba Krallığı" filmini izlerken  cidden "Keşke hiç yerli fantastik çocuk filmi yapılmaya kalkışılmasın" dedim. Fantastik filmler genelde çok güçlü grafik sihir efektlerine sahip olur. Çünkü filmi yansıtana ona güzellik veren o özel çekim efektleridir. Bu filmdeki grafik efektler amatör çalışmalardan bile berbat olmuş. Son derece yapmacık ve hiç gerçekçi değil.
Filmin senaryosuna gelince. İçinde bir özelliği olmayan. Son derece uyduruk ve bir o kadar da kalitesiz rezil bir senaryo olmuş. Hangi akla hizmet böyle bir senaryo yazılmış bilemedim.
Diğer bir husus Yonca Evcimik isminden esinlenerek "Yoncamik" karakterinin oluşturulması. Sen fantastik bir film yapıyorsun. "Yoncamik" ismi neyin nesi? Madem bir peri var. Ona özel bir ad bulun.
Çocuk oyuncuların seçimi hiç olmamış. Ciddi anlamda oyunculuk yeteneğine sahip alımlar yapılmalıydı. Ayrıca Murat Soydan "dede" karakterini çok iyi oynamış. Fakat çocukların peşinden dolanan bir dede filmde garip olmuş.
Filmlerde en önemli olan şey akıcılıktır. Sahnelerin bir birinden kopmadan sürekli akması gerekir. Film güzel bir şekilde akarsa, seyirci filmden sıkılmaz. Zevk alır ve filmin ruhuna girer. Ama bu filmde sahneler çok fazla sıçrıyor. Görüntü bir oraya gidiyor. Oradan çıkıyor. Sonra başka yere geçiş yapıyor. Hal böyle olunca. Bu film son derece ruhsuz ve tatsız bir film olmuş.
Umarım bu filmin 2. bir serisi çıkmaz. 2. filmi izlemeye dayanamam yoksa. Son derece amatörce yapılmış bir film.

Fatih Mehmet Sultan'ı yenemeyenler Drakula ile avunuyor

19.10.2014 22:05:42
A+ A-
Eskiden vampir  filmleri  izlediğimizde hepimiz korkardık. Kocaman uzun dişlere sahip  olan  vampirler güzelim kızların boynunu ısırırdı. Kanını emer sonra zevk için çat diye kırıverirdi onların boynunu. İzlerken korku içinde kalırdık. İğrenç gelirdi.  Aynı şekilde kurt adamlar da öyle. İğrenç yaratıklar olarak görürdük.  Devir tersine döndü!
Vampirler aşık oluyor. Kurt kızlar ile sevişiyor. Melez çocukları oluyor. Cadılar vampirleri durduruyor. Cadılar kurt adamlar ile yatıyor. Daha neler?
Vampir ve kurt adam öğeleri artık korku türünden çıktı. İşte şu an bu durumdayız. Vampirlerin aşk hikayelerini izliyoruz. Bu hikayeler ise Dallas dizilerinden daha karmaşık. Kırmızı dizi diyebiliriz.
DRAKULA BAŞLANGIÇ
15 yy'da Transilvanya topraklarını III. Vlad yönetmektedir. O dönemde Osmanlı Devleti sürekli  yeni yerleri işgal ederek büyümektedir. Fatih Mehmet Sultan, III. Vlad'tan 1000 tane erkek çocuk ister. Yeniçeri de asker oluşturmak için. Buna III. Vlad'ın oğlu da dahildir. Fatih Mehmet Sultan'ı yemeyeceği bilen Vlad şeytan ile bir anlaşma yapar. Vlad vampir olur ve Osmanlı devletine kafa tutar!
"Drakula Başlangıç" filminde Drakula karakterini Luka Evans canlandırıyor. Luka Evans'ın vampir karakterindeki oyunculuğu fena değil ama mükemmelde değil . Vampire dönen bir Drakula'nın  aşık olduğu kadına ve ailesine olan ilgisi çok insansı. İçinde insan olan bir vampir gibi. Vizyonda olan diğer vampire göre oldukça basit bir tipleme. Daha farklı olabilirdi. Duyguları çok derin yaşayan bir vampir mesela? Ekranda yapmacık kalmazdı Luka Evans'ın insansı bir vampir davranışları. Daha güçlü bir oyunculuk olabilirdi. Fakat bu olayı milyon dolarlık yapım kapatmayı iyi biliyor. Etkileyici görsel efektleri ile film insanı ekrana çok iyi kitliyor. Yarasadan bir gökgüzünü kontrol eden Drakula! Yüzlerce yarasaya dönüşüp uçan bir drakula. Cidden yaratıcı yanları olan bu filde aynı zamanda bir Türk düşmanlığı var!
Filmden bir sahnede Mehmet, Drakula'ya "Gücün ne kadar ha, söyle!" der ve Drakula "Seni tarih kitaplarından silmeye yetecek kadar," der. Senaristlerden Matt Sazama ve Burk Sharpless tam bir Türk düşmanı! Yönetmende sanırım Türkleri sevmiyor ki onları kötü göstermeyi çok iyi başarmış. 
Yok Türkler barbar ve katil!
Biz öyle değiliz ama onlar bizi cidden öyle görmek istedikleri için bizi tüm dünyaya öyle tanıtıyorlar. Buda sinemanın en büyük gücü. İnsanlar filmde gördüklerini gerçek sanabilir. Türkleri araştırmayı üşenen bir yabancı, hatta hiç tanımayan biri Türkleri böyle kötü görünce hiç araştırma zahmetinde bulunmaz. Direk "barbar "der.
Filmi izleyen yabancı insanlar umarım salak değildir! Mehmet'i bir vampirin öldürmediğini ayırt edecek zekaya sahiptir umarım bu yabancı insanlar.


X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmi rekor kırdı


05.06.2014 00:43:56
A+ A-
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmi beyaz perdede ilk üç gün içinde 302 milyon dolar hasılat yaparak Avatar’ı solladı. Daha önce bu rekor, 261 milyon dolarla 2009 yapımı Avatar filmine aitti. Böylece X-Men: Geçmiş Günler Gelecek dünyanın en yüksek hasılatla açılışını yapan filmi oldu.
Bu rekorun bence en büyük kaynağı başta filmde oynayan oyucunlar, filmin senaryosu ve X-Men hayranlarının filme olan yoğun ilgisi. Çünkü X-Men'in daha önce 6 tane filmi çıktı. 7. film olarak X-Men: Geçmiş Günler Gelecek daha önce çekilen 6. seriye son veren bir film.
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek'i vizyonda 2 kere izledim. 2 kere izlememe rağmen filmden büyük bir keyif aldım. Bu film X-Men 1, 2 ve 3'teki eski kadro ile X-Men First Class' taki oyuncuları araya getiriyor. X-Men: First Class karakterlerin gençliğini anlatan bir filmdi.
X-Men Geçmiş Günler Gelecek filmi 2023 yılını anlatarak başlıyor. Sentinel isimli robotlar Mutant ırkının büyük bir bölümünü öldürmüştür. Amaçları tüm mutantları yok etmektir. Savaşanlar arasında geriye Storm (Halle Berry), Wolverine (Hung Jackman), Magneto (Ian McKellen) ve Profesör Xavier (Patrick Stewart)  kalmıştır. Bir birine düşman olan Xavier ve Magneto, Sentinel robotları yenmek için zamanda Wolverine'i geri yollarlar. Böylece film First Class serisine dönüş bağlanır.
İlk iki X-Men filmini yöneten Bryan Singer yıllar sonra X-Men'e yönetmen olarak tekrardan dönüş yapıyor. 130 dakikalık filmde yaratıcı, etkileyici, sürükleyici ve sürekli dönen bir aksiyon var. Her mutantın güçlerini bu filmde ayrı ayrı görme imkanınız oluyor.
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek mutlaka izlenmesi gereken bir film. Ama bu filmi izleyecek olanların ilk 6 seriyi izlemesi gerekli. Yoksa izleyen kimse hiç bir şey anlamaz.

İnanılmaz Örümcek Adam 2

11.05.2014 18:05:29




2002, 2004 ve 2007 yıllarında Tobey Maguire'nin başrolü oynadığı Örümcek Adam film serisini izlerken, film bana görsel olarak çok keyif verse de Tobey'in oyunculuğunu hiç beğenmemiştim. Eski filmin konusu, hikayesi ve kurgusu güzeldi. İnanılmaz Örümcek Adam 1'i izlemeden önce büyük endişelerim vardı. Andrew Garfiel, Örümcek Adam'ı nasıl canlandıracaktı? Bu film eski seriden daha iyi bir yapıt olabilecek miydi?
Tobey Maguire, eski filmlerde  Peter karakterini komik saf bir o kadar da avanak olarak canlandırmıştı.
Andrew Garfiel, Peter ve Spiderman karakterini bence inanılmaz bir oyunculukla başka bir yere taşıdı. Andrew oyunculuk olarak İnanılmaz Örümcek Adam 2'de kendi karakterinin hüznünü, komikliğini, aşk acısını, dramını ve ciddiyetini yerinde ve dozunda kullandı. Abartılı bir oyunculuk yoktu.
Peter Parker'ı çizgi romanlarda okuduğumuzda onun doğal espri yeteneğini,  hazır cevap halini, neşeli ve komik yapısını görüyorduk. Bu seride Andrew Garfiel çizgi romanlarda ki Peter'i beyazperdeye taşımayı başardı.
Bu filmi kesinle herkese 3-D olarak sinema salonlarında izlemelerini tavsiye ederim. Örümcek Adam sanki sinema salonunun ortasında ağ atıyor. Normal DVD versiyonunu sonradan alıp izleyecek olanlar bu keyfi yaşayamaz.
Andrew Garfiel bence İnanılmaz Örümcek Adam film serisini için en uygun aktör. İnanılmaz Örümcek Adam 3'ü büyük bir merakla bekliyoruz.

Angelina Jolie'den Malefiz (Maleficient)

16.06.2014 13:00:57 


Çocukluğumuzdan beri izlediğimiz ve okuduğumuz tüm masallardaki cadıların hepsi her zaman kötü olmuştur. Bu cadılar güzeller güzeli prenseslerin ve yakışıklı prenslerin başına bela olurlar. Onlara zarar vermek, yok etmek ve öldürmek isterler. Cadılar ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar her zaman kaybederler. Yıllarca hep bu senaryoları okuduk. Ta ki "Once Up a Time" dizisindeki Pamuk Prensesin üvey annesi olan Evil Queen'in değişip zaman içinde iyi bir cadı olmasına kadar. Seyirci bu dizide kötü bir cadının iyi yönlerinin de olduğu görerek kötü bir karakteri sevdi. Bunu fark eden Walt Disney 1959 yapımı Uyuyan Güzel çizgi filmini beyazperdeye taşıdı.
1959 yapımı Uyuyan Güzel ile 2014 yapımı Malefiz arasında uçurumlar kadar senaryo değişikliği yapıldı. Eski Malefiz karakteri çok güçlü bir cadıydı. Saf kötülüğe sahip, bencil ve işkence etmeyi seven bir karakterdi. 2014 yapımı Melafiz, Uyuyan Güzel'in ana temasından ayrılıp  Melafiz adlı cadının iyi yönlerini gösteren bir film oldu.
Uyuyan Güzel'in  çizgi filminde insanlar arasında sınıf ayrımı yapılmaktaydı. Prensler asla köylü bir kız ile evlenemezdi. Prens kendi sınıfından bir Prenses ile evlenirdi. Ünlü actress ve aynı zamanda Unesco'nun iyi niyet elçisi olan Angelina Jolie sınıf ayrımına sahip bir filmde yer alacak değildi. Konusu tamamen değişen yeni Maleficent / Malefiz'i Angelina Jolie canlandırdı.
Angelina Jolie'ye yapılan plastik cadı makyajında yanaklarının uçları sivrileştirilerek sabit bir hale getirildi. Jolie'nin yüzündeki mimikleri görmesek de onun bakışı ve ses tonu her şeyi anlatmaya yetti.
Malefiz büyülü bir diyarı insanlığın kötü hırsından koruyan kanatlı bir peridir. Sevdiği bir insan tarafından kanatları koparılır. Malefiz zaman içinde gördüğü işkenceden dolayı kötü bir cadıya dönüşür. Çünkü insanlar Malefiz'i kötü olmaya zorlar. Malefiz, Kral'ın yeni doğan kızı Aurora'yı 16 yaşına geldiğinde kalıcı bir uykuya sebep olacak lanet yapar. 16 yaşına gelen kadar Aurora'nın yaşamı Malefiz'in yanında geçer. Malefiz de zaman için bu küçük kıza bağlanır.
Bizim bildiğimiz uyuyan güzel sarayda büyürdü. Bu filmde Aurora, Malefiz'in yanında büyüyor. Fantastik film sevenlerin izlemesi gereken güzel bir film.

Cher özünde ve sözünde hayvansever bir sanatçı




28.10.2013 23:24:28
A+ A-
Los Angeles'ta bir hayvanat bahçesinde Billy adında eziyet gören bir fil var. Bu fil aynı zamanda sirklerde gösterilere katılıyor. Daha sonra Billy'e sopalarla işkence edildiği ortaya çıkıyor. Cher bu durumu görünce Twitter hesabında hemensosyal medyayı kullanarak bu olayı milyonlarca kişinin duymasını sağlıyor.
 
 Cher, Billy'nin hayvanat bahçesinden çıkartılması için hayvanat bahçesinin yönetimine 500.000$ teklif etti.
 
Cher şuan San Andreas'ta fili koruma alana götürmek için uğraşıyor.
 
Düşünebilir musunuz?
Tek bir fil için yarım milyon dolar!
 
İsim vermek istemiyorum. Zaten hepiniz biliyorsunuz ülkemizde sözde hayvan sever sanatçılarımız çok var.  Magazinprogramlarına kedi ve köpekleriyle çıkarlar. Hayvan severim ben der! Sonra bir iki hayvan alır. Ona baktığını  söyler. Bunların yüzüne tükürmek lazım. Hayvan sever olmak demek sadece kedi ve köpek bakmak değildir. Onlardan başka yüzlerce hayvan var!

Veliaht programı Nükhet Duru ile uyuşmadı

29.10.2013 11:25:49
A+ A-

Nükhet Duru hiç bir zaman müzik yarışma programlarında yer almadı. Bir bildiği var ki Veliaht programına katıldı. Programda Nükhet Duru'nun Veliaht'ı Ceren. Tabii ki kimsenin bir Veliaht'ı olamaz. Hele ki Nükhet Duru, o tektir. Nükhet Duru'nun amacı bu programda Ceren'i tanımak ve ona müzik anlamında eğitmek. Bir nevi ustanın çırak yetiştirmesi diyebilirim.
 
Program izledim ve sonra bir gözden geçirdim. Bu program Nükhet Duru'nun kalitesinin altında bir program. Nükhet Duru oradaki amacı Ceren'i eğitmek. Ama oradaki diğer jürilerin amacı başka. Diğer jüri üyelerinin çoğunun müzik bilgisi yok. Alaylı gelip kendini pek geliştirememiş sözde müzik insanlarıyla dolu. Nükhet Duru evrensel müzik yapan biri. Diğer jüri üyeleri Nükhet Duru'ya çok saygısızca davranıyor. Hele ki diğer jüri üyelerinin müzik bilgisi hiç çok yok. Nükhet Duru müzik adına orada bir eleştiri yada açıklama yapıyorsa. Tamamdır. Başka söz söylenemez. Onun ağzından çıkan cümle konunun bittiği yerdir. Ne yazık ki diğer jüri üyelerinin müzik bilgisi yok. O yüzden Nükhet Duru'ya laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Ama boş konuşuyorlar. Müzik adına bir eleştiri yapamıyorlar. Tek yaptıkları:
 
"Sahneye müzik aleti ile çıkmak çok iyi."
"Sahnede şöyle yürü."
"Güçlü ol."
"Etrafa bakma."
"Duygu geçmedi" gibi açıklamalar.
 

Nükhet Duru'ya yakışacak bir müzik programı varsa oda. O Ses Türkiye. Kendi seslerini seçecek, bir takım kuracak ve kendi seslerini eğitecek. Ve onları diğer takımlar ile yarıştıracak. Ona yakışan program bu!

Özlediğimiz Perran Kutman ekranlara 'Ah Neriman' dizisiyle geri dönüş yaptı.

27.09.2014 14:16:02
A+ A-
Türk dizileri son yıllarda konu ve içerik olarak kendi kültürümüzü yansıtmamaya başladı. "Amerikan dizilerine nasıl benzemeye çalışırız?" mantığıyla yapılan çoğu dizi tutunamadan 5-6 bölüm sonra yayından kaldırılıyor. Günümüzde tutan diziler eski zamanlarda geçen aşk hikayeleri, köy ve töre hikayeleri üstüne kurulu. Genelde bizim dizilerimizde aşıkların kavuşma hikayeleri anlatılır. Ekranda 2-3 yıl bu insanlar birbirine kavuşamaz. Son bölümde aşıklar kavuşamadan ölür. Bu tarz dizilerde artık seyirciyi sıktı.
Neyse ki Süreç Filmcilik'in yapımcılığı üstlendiği 'Ah Neriman'da: Perran Kutman, Tarık Ünlüoğlu, Sezin Akbaşoğulları, Avni Yalçın, Burak Satıbol, Ahmet Rıfat Şungar, Filiz Taçbaş, Berna Koraltürk, Kıymet Nilay Deniz, Eymen Kaan Dipçin ve daha birçok önemli isim rol alıyor.
Perran Kutman'ın son yıllarda oynadığı karakterler her zaman toplumu bilgilendiren tiplemeler olmuştur.  Zaten, Perran Kutman efsane bir oyuncudur. Onun yer aldığı yapımları izlememek büyük bir kayıptır.
Neriman yoksul bir hayatı yaşamış bir kadındır. Zengin biri ile evlendikten sonra karakteri hiç değişmemiştir. Fakat Neriman'ın çocukları bolluğa alışmıştır. Şımartılmıştır. Yıllar sonra bu zengin ailenin yoksulluğa dönüş hikayesini Rüya İşçileri senaryo grubu yazmaktadır. Dizinin yönetmenliğini Hatice Memiş üstlenmekte.
Ülkemizde yayınlanan dizilerin çoğu başka ülkelerden satın alınan dizi formatlarıdır. Senaryo ve konular bizim kültürümüzü yansıtmadığı için bu tarz  dizilerde izleyici kendisi ile bir bağ kuramaz. O dizi seyirciye sıcak gelmez. Her ne kadar senaryo grupları konuları Türk usulü yapmaya çalışsa da ekranda yapmacık kalıyor o tarz diziler. 'Ah Neriman' konu ve içerik olarak tamamı ile bizi yansıtıyor. Herkesi içine çeken sıcak bir aile dizisi. Başrolde Perran Kutman olunca dizi büyük bir keyifle izleniyor.

Ülkemizde bazı diziler güzel olsa da reyting gelmeyince kanal o diziyi yayından kaldırıyor. 'Deli Sarayı'nda olduğu gibi. 

O Ses Türkiye'de 4. sezon!

30.09.2014 19:54:14
A+ A-




Türkiye'nin en sevilen müzik-yarışma programı O Ses Türkiye'nin 4. sezonu başladı. Bu yılın koçları programın demirbaşı Hadise, Ebru Gündeş, Gökhan Özoğuz, Mazhar Alanson ve Özkan Uğur.
İlk bölüm eğlenceli olsa da Murat Boz'un yokluğunu bu sezon herkes hissetti. Çünkü Murat Boz'un doğaçlama gelen bir mizah yönü var. Program Murat Boz'un esprileriyle, taklitleriyle, mimikleriyle ve yaptığı jestler ile çok daha renkli geçiyordu. Onun bu yıl jüride olmaması programın eğlencesinin düşmesine sebep oldu. Gelecek yıl umarım yeniden Murat Boz'u jüri olarak görürüz.
Geçen yıllarda olduğunu gibi Hadise bu sezonda çok enerjik!
Hadise güler yüzlü, sıcakkanlı, içten ve sempatik davranışlarıyla programı izleyen herkesin yüzünü gülümsetiyor. Bir insanın kendisi ile barışık olması kadar güzel bir şey yok. Gereksiz magazin kanalları Hadise'nin kilolarına takmış durumda. Hadise'nin aşırı bir kilosu da yok zaten. Olsa da kime ne?
Gökhan Özoğuz'u bu yıl ekranda tekrar göreceğimizi biliyordum. Geçen yıl programı zirveye çıkaran isim Gökhan Özoğuz'du. Konuşmasıyla, tarzıyla ve coşkusuyla herkesi eğlendiriyor. Acun, Gökhan'ı çıkarmayacak da kimi çıkaracak?  Murat Boz da yokken hem de!
Ebru Gündeş zaten başlı başlına duruşuyla, sesiyle ve karakteriyle özel bir isim. Fakat ben O Ses Türkiye'ye Ebru Gündeş'i pek yakıştıramadım. Çünkü Ebru Gündeş'i yıllardan beri hep yarışma programlarında jüri olarak izledik ve hala da izliyoruz. Artık farklı programlarda yer almalı bence.

Mazhar Alanson ve Özkan Uğur, iki kişi olmasına rağmen bir jüri. İki kişinin birden tek jüri olması bence yanlış bir şey. İkisinden sadece biri o koltukta olmalı. Mesela Aysel'i Mazhar Alanson beğendi ve takımına aldı. Özkan Uğur o sesi beğenmedi? Ne olacak? Mustafa şarkı söyledi diyelim. Özkan Uğur beğendi ve onu  takımına aldı. Mustafa sadece Özkan Uğur ile çalışmak isterse?  Mazhar Alanson ne yapacak ? Bunlar herkesin aklına geliyor. Koçlar bireysel olarak çalışmalı. Yurt dışında olan formatta böyle. Mesela Gwen Stefani'nin grubu No Doubt. Gwen o koltukta tek başına! Maroon 5 grubunun solisti Adan Levine jüri olarak tek başına. Bizde neden iki kişi bir koltukta? Çok saçma. Misal olarak, Özkan Uğur tek başına o koltukta oturur. Vokal koçu olarak Mazhar Alanson programda yer alabilirdi.