27 Mayıs 2016 Cuma

Star Wars Güç Uyanıyor ilk 4 gün, dünya genelinde 517 milyon dolar hasılat etti.

21.12.2015 23:28:51


(18-20) Aralık arasında 'Star Wars Güç Uyanıyor' Türkiye'de 411.501 kişi tarafından izlendi. ABD'de ise 208 milyon dolarlık hasılatla ABD tarihinin hafta sonu rekorunu kırdı. Star Wars Güç Uyanıyor ilk 4 gün, dünya genelinde 517 milyon dolar hasılat etti.
J.J Abrams'ın eski ve yeni Star Wars arasında nasıl bir bağ kuracağını düşüyordum. Eski temadan uzak bir film mi çekecek? Yoksa eski seriler ile benzer bir tema mı ortaya koyacak? Eski temaya benzer bir şey yapsa sevenleri beğenecek miydi? Yeni olmadığı için sıkıcı mı olacaktı yoksa? Filmi izlediğim zaman tüm olumsuz düşüncelerim gitti. 
Abrams eski Star Wars'ın ruhunu bu yeni seride korumayı başarmış. Abrams eski serilerdeki ruhu yeni nesil izleyiciye geçirmeyi başarmış. Tadı aynı eski seriler ile. Daha önce bu filmin serilerini izlemeyen biri ilk 6 seriyi izlemeye kalkarsa rahatsız olmadan o serileri de izleyebilir. Tat aynı fakat görsellik ve çekimler günümüz teknolojisi yüzünden doğal olarak daha güçlü. 
Çok fazla filmin içeriğinden bahsetmek istemiyorum. Büyüsü bozulmasın. O yüzden diğer konulardan bahsedeceğim.
Filmdeki görselden bahsedecek olursam sıradan yeşil perde çekimlerinden daha farklı bir görsele sahip. Çekim mekanlarında bir canlık ve görsellik var. Bu görsellerin hepsini seyirci yakalayamıyor. Tekrar tekrar izleyince farklıları görebilirsiniz. 6-7 saniye görünen uzaylılar için kim bilir kaç ay uğraşılmışlardır.
70 ve 80'lerdeki 3 filmde oynayan Carrie Fisher, Mark Hamill ve Harrison Ford bu seride yeniden rol alıyor. Hollywood'un yoksa sektörün büyüklüğü mü desem? Oyuncuların kalitesi seviyesi mi desem? Yoksa rollere ve sinemaya olan saygı mı desem? Hollywood'ta bir oyuncu oynadığı bir rolü yıllar geçmesine rağmen kaldığı yerden sürdürebiliyor.  Oyuncu rolünün arkasında duruyor. Gene kamera karşına geçiyor. Hiç bir şekilde yeniden çıkan serilerde 'Ben oynamam' demiyor. Türkiye'de olsa oyuncular istediği gibi filmlerden çıkar. Bir filmin 2. serisinde yer almaz, kişisel nedenlerinden dolayı ayrılır ve ana karakter değişir. Bazen onun karakteri bile  projeden ayrıldığı için öldürülür. Türkiye'nin gariplikleri. O yüzden Hollywood'u ayakta alkışlıyorum.

Sıradışı Anne

23.09.2015 23:35:39

Meryl Streep'de size de sıradışı bir actress değil mi?
Meryl Streep her yeni filminde kendini aşan ve sürekli farklı roller ile karışımıza çıkan sıradışı bir kadın. Sinemaya tutkun biri. Meryl Streep bizi daha ne kadar şaşırtabilir derken Streep bu sefer rock 'n' roll yıldızı olma peşinde koşan ve ailesini bir kenara atan bir karakteri canlandırıyor. Gitar çalıyor ve rock parçalar söylüyor. Hatta popüler kültüre gönderme yaparak Lady Gaga parçası bile söylüyor.
Linda (Streep) yıllar önce üç çocuğunu ve kocasını terk edip kendini rock kariyerine adar. Linda kendini "Ricki" olarak sahnede ve günlük yaşamda adlandırır. Yıllar sonra Ricki'nin geldiği nokta, grubu ile barlarda cover parçalar söyleyen yaşlı bir kadın rock şarkıcısı. Ricki'nin kızı kocası tarafından terk edilir. Ricki'nin eski eşi onu kızına bakması için yıllar sonra evine davet eder. Ricki'nin yaşlı bir rock kadın sanatçı olması herkes tarafından garip bir şekilde karşılanır.
Filme kadrosuna baktığımız zaman başrollerde Oscarlı oyuncu Meryl Streep ve Kevin Kline var. Senaryo'yu yazan kişi Oscarlı Diablo Cody. Filmi çeken yönetmen ise "Kuzuların Sessizliği" ile Oscar kazanan Jonathan Demme.
Oscar takımı bu filmde bir arada . Fakat bu film güzel mi? Bence fena değil. Ne kötü nede çok mükemmel. Ama filmde bir eksiklik hissediyor insan. Çok fazla akıcı değil. Cody tamam bazı yerlerde inanılmaz replikler yazmış onlar ayrı. Fakat karakterin geçmişinin günümüze bağlanma kısmı çok iyi ekrana taşınamamış. Bu yüzden Meryl Streep'den uzun uzun parçalar dinliyoruz filmde.

Labirent: Alev Deneyleri

28.09.2015 00:47:32
A+ A-
Son yılların yeni film modası gençlerden oluşan bir ekibin bilim kurgu filmlerinde macera yaşaması. Bir dönem vampir ile kurt adam filmleri çok popülerdi. Şimdi sıra gençlerden oluşan bilim kurgu dolu bu bahsettiğim macera filmleri. 'Alaycı Kuş'tan sonra en çok dikkat eden film 'Labirent' diyebilirim.
James Dashner'ın yazdığı kitaplar genç yönetmen Wes Ball'ın elinde hayat buldu. Ball, genç yönetmen olmasına rağmen bu serinin ilk filimde oldukça başarılıydı. Labirent'in devamı olan serinin 2. filmi Labirent: Alev Deneyleri ise oldukça başarılı. Tabi bazı ufak tefek şeyler hariç.
Dylan O'Brien hepimiz Teen Wolf dizisinden tanıyoruz. Dylan O'Brien oyunculuğu hala o dizindeki gibi. Yeni bir karaktere ve oyunculuğa bürünemediğini görmekteyim. Kötü bir oyuncu diyemem. Ama kendisini zorlaması gerekli. Dikkatimi çeken bir diğer nokta Wes Ball'ın filmde oluşturduğu oyucucular. Çoğu dizilerde boy gösteren genç yetenekli yeni isimler. Hepsi bir nevi bu filmlerde topluca kendini tanıtıyor. Yönetmende sonuçta yeni biri. Oda kendini onlar ile lanse ediyor. Aslında bu iyi bir şey. Sürekli kalıp oyuncuları izlemekten iyidir.

İlk filmde neden hapsedildiklerini bilmeyen ve geçmişini hatırlamayan gençler ilk Labirent'ten kaçıyor ve bir ekip tarafından kurtuluyor. Dylan O'Brien'ın liderliğinden oluşan gençler bu yardım eli uzatan kişilerin güvenilir olmadığı anlayınca onlardan kaçmaya başlarlar. Derin gerilimin olduğu bu film oldukça sürprizler ile dolu. Ani olaylar ile gelişen çarpıcı sahneler oldukça sert. Özellikle bazı sahneler oldukça korku gerilimi veriyor.

Stajyer

04.10.2015 23:22:21



Eşini kaybeden emekli Ben, (Robert De Niro) bir işe yaramadığı hissederek iş aramaya başlar. Özel bir e-ticaret sitesi sosyal sorumluluk kapsamında yaşlılara iş imkanı tanımaktadır. Şirket sahibi Jules (Anne Hathaway) tam bir işkoliktir. Jules, Ben'e büyük bir ön yargı ile yaklaşır. Ben eski kafalı olduğu için yeni gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışır. 60 yaşından sonra bilgisayar kullanmayı öğrenir. Facebook açmayı öğrenir. Ben kendini kısa süre içinde ispat eder. Şirkete herkes tarafından sevilir.
Filmin senaryosu birden değişerek Jules'ın eşi ve ailesi olan sorunları gün yüzüne çıkar. Jules aynı zamanda şirketi yönetirken; aynı zamanda ailesi ile büyük sorunlar yaşar. Ben yıllar boyunca çalışmış olan iyi deneyim sahibi  olan biridir. Hayatı görüp geçiren Ben, Jules'un hayatına ışık tutar. Jules, Ben'in deneyimlerinden faydalanır.
Filmin konusu günümüze göre oldukça başarılı. Artık üretimin tükendiği bir zamanda böyle çarpıcı filmler çok az çekiliyor. Anne Hathaway'ı genelde herkes tatlı sevimli kız rolleri ile tanır. Anne Hathaway son 3-4 yılda oynadığı roller ile kendini aşarak olgun rollerde oynuyor. Ağır havalı cool kadınları. Çoğu kadın oyunucu bunu başaramıyor.  Robert De Niro zaten efsane bir oyuncu. Ama oldukça şanlı iyi filmlerde en iyi rolleri o kapıyor. Aynı Meryl Streep gibi. Her çağın insanı. Değişime ve yeniliğe açık.

Kral Yolu-Olba Krallığı'nın beyazperdedeki rezaleti...

22.02.2014 13:49:42


Bence bu film "Neden Türkler hiç yerli fantastik çocuk filmi yapmıyor?" diye çekilmiş bir film. Genelde Türk filmleri hepkomedi,aşk ve dram üstüne kurulu saçma senaryolar ile desteklenen bir yapı üstünde yol almakta. "Kral Yolu-Olba Krallığı" filmini izlerken  cidden "Keşke hiç yerli fantastik çocuk filmi yapılmaya kalkışılmasın" dedim. Fantastik filmler genelde çok güçlü grafik sihir efektlerine sahip olur. Çünkü filmi yansıtana ona güzellik veren o özel çekim efektleridir. Bu filmdeki grafik efektler amatör çalışmalardan bile berbat olmuş. Son derece yapmacık ve hiç gerçekçi değil.
Filmin senaryosuna gelince. İçinde bir özelliği olmayan. Son derece uyduruk ve bir o kadar da kalitesiz rezil bir senaryo olmuş. Hangi akla hizmet böyle bir senaryo yazılmış bilemedim.
Diğer bir husus Yonca Evcimik isminden esinlenerek "Yoncamik" karakterinin oluşturulması. Sen fantastik bir film yapıyorsun. "Yoncamik" ismi neyin nesi? Madem bir peri var. Ona özel bir ad bulun.
Çocuk oyuncuların seçimi hiç olmamış. Ciddi anlamda oyunculuk yeteneğine sahip alımlar yapılmalıydı. Ayrıca Murat Soydan "dede" karakterini çok iyi oynamış. Fakat çocukların peşinden dolanan bir dede filmde garip olmuş.
Filmlerde en önemli olan şey akıcılıktır. Sahnelerin bir birinden kopmadan sürekli akması gerekir. Film güzel bir şekilde akarsa, seyirci filmden sıkılmaz. Zevk alır ve filmin ruhuna girer. Ama bu filmde sahneler çok fazla sıçrıyor. Görüntü bir oraya gidiyor. Oradan çıkıyor. Sonra başka yere geçiş yapıyor. Hal böyle olunca. Bu film son derece ruhsuz ve tatsız bir film olmuş.
Umarım bu filmin 2. bir serisi çıkmaz. 2. filmi izlemeye dayanamam yoksa. Son derece amatörce yapılmış bir film.

Fatih Mehmet Sultan'ı yenemeyenler Drakula ile avunuyor

19.10.2014 22:05:42
A+ A-
Eskiden vampir  filmleri  izlediğimizde hepimiz korkardık. Kocaman uzun dişlere sahip  olan  vampirler güzelim kızların boynunu ısırırdı. Kanını emer sonra zevk için çat diye kırıverirdi onların boynunu. İzlerken korku içinde kalırdık. İğrenç gelirdi.  Aynı şekilde kurt adamlar da öyle. İğrenç yaratıklar olarak görürdük.  Devir tersine döndü!
Vampirler aşık oluyor. Kurt kızlar ile sevişiyor. Melez çocukları oluyor. Cadılar vampirleri durduruyor. Cadılar kurt adamlar ile yatıyor. Daha neler?
Vampir ve kurt adam öğeleri artık korku türünden çıktı. İşte şu an bu durumdayız. Vampirlerin aşk hikayelerini izliyoruz. Bu hikayeler ise Dallas dizilerinden daha karmaşık. Kırmızı dizi diyebiliriz.
DRAKULA BAŞLANGIÇ
15 yy'da Transilvanya topraklarını III. Vlad yönetmektedir. O dönemde Osmanlı Devleti sürekli  yeni yerleri işgal ederek büyümektedir. Fatih Mehmet Sultan, III. Vlad'tan 1000 tane erkek çocuk ister. Yeniçeri de asker oluşturmak için. Buna III. Vlad'ın oğlu da dahildir. Fatih Mehmet Sultan'ı yemeyeceği bilen Vlad şeytan ile bir anlaşma yapar. Vlad vampir olur ve Osmanlı devletine kafa tutar!
"Drakula Başlangıç" filminde Drakula karakterini Luka Evans canlandırıyor. Luka Evans'ın vampir karakterindeki oyunculuğu fena değil ama mükemmelde değil . Vampire dönen bir Drakula'nın  aşık olduğu kadına ve ailesine olan ilgisi çok insansı. İçinde insan olan bir vampir gibi. Vizyonda olan diğer vampire göre oldukça basit bir tipleme. Daha farklı olabilirdi. Duyguları çok derin yaşayan bir vampir mesela? Ekranda yapmacık kalmazdı Luka Evans'ın insansı bir vampir davranışları. Daha güçlü bir oyunculuk olabilirdi. Fakat bu olayı milyon dolarlık yapım kapatmayı iyi biliyor. Etkileyici görsel efektleri ile film insanı ekrana çok iyi kitliyor. Yarasadan bir gökgüzünü kontrol eden Drakula! Yüzlerce yarasaya dönüşüp uçan bir drakula. Cidden yaratıcı yanları olan bu filde aynı zamanda bir Türk düşmanlığı var!
Filmden bir sahnede Mehmet, Drakula'ya "Gücün ne kadar ha, söyle!" der ve Drakula "Seni tarih kitaplarından silmeye yetecek kadar," der. Senaristlerden Matt Sazama ve Burk Sharpless tam bir Türk düşmanı! Yönetmende sanırım Türkleri sevmiyor ki onları kötü göstermeyi çok iyi başarmış. 
Yok Türkler barbar ve katil!
Biz öyle değiliz ama onlar bizi cidden öyle görmek istedikleri için bizi tüm dünyaya öyle tanıtıyorlar. Buda sinemanın en büyük gücü. İnsanlar filmde gördüklerini gerçek sanabilir. Türkleri araştırmayı üşenen bir yabancı, hatta hiç tanımayan biri Türkleri böyle kötü görünce hiç araştırma zahmetinde bulunmaz. Direk "barbar "der.
Filmi izleyen yabancı insanlar umarım salak değildir! Mehmet'i bir vampirin öldürmediğini ayırt edecek zekaya sahiptir umarım bu yabancı insanlar.


X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmi rekor kırdı


05.06.2014 00:43:56
A+ A-
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmi beyaz perdede ilk üç gün içinde 302 milyon dolar hasılat yaparak Avatar’ı solladı. Daha önce bu rekor, 261 milyon dolarla 2009 yapımı Avatar filmine aitti. Böylece X-Men: Geçmiş Günler Gelecek dünyanın en yüksek hasılatla açılışını yapan filmi oldu.
Bu rekorun bence en büyük kaynağı başta filmde oynayan oyucunlar, filmin senaryosu ve X-Men hayranlarının filme olan yoğun ilgisi. Çünkü X-Men'in daha önce 6 tane filmi çıktı. 7. film olarak X-Men: Geçmiş Günler Gelecek daha önce çekilen 6. seriye son veren bir film.
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek'i vizyonda 2 kere izledim. 2 kere izlememe rağmen filmden büyük bir keyif aldım. Bu film X-Men 1, 2 ve 3'teki eski kadro ile X-Men First Class' taki oyuncuları araya getiriyor. X-Men: First Class karakterlerin gençliğini anlatan bir filmdi.
X-Men Geçmiş Günler Gelecek filmi 2023 yılını anlatarak başlıyor. Sentinel isimli robotlar Mutant ırkının büyük bir bölümünü öldürmüştür. Amaçları tüm mutantları yok etmektir. Savaşanlar arasında geriye Storm (Halle Berry), Wolverine (Hung Jackman), Magneto (Ian McKellen) ve Profesör Xavier (Patrick Stewart)  kalmıştır. Bir birine düşman olan Xavier ve Magneto, Sentinel robotları yenmek için zamanda Wolverine'i geri yollarlar. Böylece film First Class serisine dönüş bağlanır.
İlk iki X-Men filmini yöneten Bryan Singer yıllar sonra X-Men'e yönetmen olarak tekrardan dönüş yapıyor. 130 dakikalık filmde yaratıcı, etkileyici, sürükleyici ve sürekli dönen bir aksiyon var. Her mutantın güçlerini bu filmde ayrı ayrı görme imkanınız oluyor.
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek mutlaka izlenmesi gereken bir film. Ama bu filmi izleyecek olanların ilk 6 seriyi izlemesi gerekli. Yoksa izleyen kimse hiç bir şey anlamaz.

İnanılmaz Örümcek Adam 2

11.05.2014 18:05:29




2002, 2004 ve 2007 yıllarında Tobey Maguire'nin başrolü oynadığı Örümcek Adam film serisini izlerken, film bana görsel olarak çok keyif verse de Tobey'in oyunculuğunu hiç beğenmemiştim. Eski filmin konusu, hikayesi ve kurgusu güzeldi. İnanılmaz Örümcek Adam 1'i izlemeden önce büyük endişelerim vardı. Andrew Garfiel, Örümcek Adam'ı nasıl canlandıracaktı? Bu film eski seriden daha iyi bir yapıt olabilecek miydi?
Tobey Maguire, eski filmlerde  Peter karakterini komik saf bir o kadar da avanak olarak canlandırmıştı.
Andrew Garfiel, Peter ve Spiderman karakterini bence inanılmaz bir oyunculukla başka bir yere taşıdı. Andrew oyunculuk olarak İnanılmaz Örümcek Adam 2'de kendi karakterinin hüznünü, komikliğini, aşk acısını, dramını ve ciddiyetini yerinde ve dozunda kullandı. Abartılı bir oyunculuk yoktu.
Peter Parker'ı çizgi romanlarda okuduğumuzda onun doğal espri yeteneğini,  hazır cevap halini, neşeli ve komik yapısını görüyorduk. Bu seride Andrew Garfiel çizgi romanlarda ki Peter'i beyazperdeye taşımayı başardı.
Bu filmi kesinle herkese 3-D olarak sinema salonlarında izlemelerini tavsiye ederim. Örümcek Adam sanki sinema salonunun ortasında ağ atıyor. Normal DVD versiyonunu sonradan alıp izleyecek olanlar bu keyfi yaşayamaz.
Andrew Garfiel bence İnanılmaz Örümcek Adam film serisini için en uygun aktör. İnanılmaz Örümcek Adam 3'ü büyük bir merakla bekliyoruz.

Angelina Jolie'den Malefiz (Maleficient)

16.06.2014 13:00:57 


Çocukluğumuzdan beri izlediğimiz ve okuduğumuz tüm masallardaki cadıların hepsi her zaman kötü olmuştur. Bu cadılar güzeller güzeli prenseslerin ve yakışıklı prenslerin başına bela olurlar. Onlara zarar vermek, yok etmek ve öldürmek isterler. Cadılar ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar her zaman kaybederler. Yıllarca hep bu senaryoları okuduk. Ta ki "Once Up a Time" dizisindeki Pamuk Prensesin üvey annesi olan Evil Queen'in değişip zaman içinde iyi bir cadı olmasına kadar. Seyirci bu dizide kötü bir cadının iyi yönlerinin de olduğu görerek kötü bir karakteri sevdi. Bunu fark eden Walt Disney 1959 yapımı Uyuyan Güzel çizgi filmini beyazperdeye taşıdı.
1959 yapımı Uyuyan Güzel ile 2014 yapımı Malefiz arasında uçurumlar kadar senaryo değişikliği yapıldı. Eski Malefiz karakteri çok güçlü bir cadıydı. Saf kötülüğe sahip, bencil ve işkence etmeyi seven bir karakterdi. 2014 yapımı Melafiz, Uyuyan Güzel'in ana temasından ayrılıp  Melafiz adlı cadının iyi yönlerini gösteren bir film oldu.
Uyuyan Güzel'in  çizgi filminde insanlar arasında sınıf ayrımı yapılmaktaydı. Prensler asla köylü bir kız ile evlenemezdi. Prens kendi sınıfından bir Prenses ile evlenirdi. Ünlü actress ve aynı zamanda Unesco'nun iyi niyet elçisi olan Angelina Jolie sınıf ayrımına sahip bir filmde yer alacak değildi. Konusu tamamen değişen yeni Maleficent / Malefiz'i Angelina Jolie canlandırdı.
Angelina Jolie'ye yapılan plastik cadı makyajında yanaklarının uçları sivrileştirilerek sabit bir hale getirildi. Jolie'nin yüzündeki mimikleri görmesek de onun bakışı ve ses tonu her şeyi anlatmaya yetti.
Malefiz büyülü bir diyarı insanlığın kötü hırsından koruyan kanatlı bir peridir. Sevdiği bir insan tarafından kanatları koparılır. Malefiz zaman içinde gördüğü işkenceden dolayı kötü bir cadıya dönüşür. Çünkü insanlar Malefiz'i kötü olmaya zorlar. Malefiz, Kral'ın yeni doğan kızı Aurora'yı 16 yaşına geldiğinde kalıcı bir uykuya sebep olacak lanet yapar. 16 yaşına gelen kadar Aurora'nın yaşamı Malefiz'in yanında geçer. Malefiz de zaman için bu küçük kıza bağlanır.
Bizim bildiğimiz uyuyan güzel sarayda büyürdü. Bu filmde Aurora, Malefiz'in yanında büyüyor. Fantastik film sevenlerin izlemesi gereken güzel bir film.

Cher özünde ve sözünde hayvansever bir sanatçı




28.10.2013 23:24:28
A+ A-
Los Angeles'ta bir hayvanat bahçesinde Billy adında eziyet gören bir fil var. Bu fil aynı zamanda sirklerde gösterilere katılıyor. Daha sonra Billy'e sopalarla işkence edildiği ortaya çıkıyor. Cher bu durumu görünce Twitter hesabında hemensosyal medyayı kullanarak bu olayı milyonlarca kişinin duymasını sağlıyor.
 
 Cher, Billy'nin hayvanat bahçesinden çıkartılması için hayvanat bahçesinin yönetimine 500.000$ teklif etti.
 
Cher şuan San Andreas'ta fili koruma alana götürmek için uğraşıyor.
 
Düşünebilir musunuz?
Tek bir fil için yarım milyon dolar!
 
İsim vermek istemiyorum. Zaten hepiniz biliyorsunuz ülkemizde sözde hayvan sever sanatçılarımız çok var.  Magazinprogramlarına kedi ve köpekleriyle çıkarlar. Hayvan severim ben der! Sonra bir iki hayvan alır. Ona baktığını  söyler. Bunların yüzüne tükürmek lazım. Hayvan sever olmak demek sadece kedi ve köpek bakmak değildir. Onlardan başka yüzlerce hayvan var!

Veliaht programı Nükhet Duru ile uyuşmadı

29.10.2013 11:25:49
A+ A-

Nükhet Duru hiç bir zaman müzik yarışma programlarında yer almadı. Bir bildiği var ki Veliaht programına katıldı. Programda Nükhet Duru'nun Veliaht'ı Ceren. Tabii ki kimsenin bir Veliaht'ı olamaz. Hele ki Nükhet Duru, o tektir. Nükhet Duru'nun amacı bu programda Ceren'i tanımak ve ona müzik anlamında eğitmek. Bir nevi ustanın çırak yetiştirmesi diyebilirim.
 
Program izledim ve sonra bir gözden geçirdim. Bu program Nükhet Duru'nun kalitesinin altında bir program. Nükhet Duru oradaki amacı Ceren'i eğitmek. Ama oradaki diğer jürilerin amacı başka. Diğer jüri üyelerinin çoğunun müzik bilgisi yok. Alaylı gelip kendini pek geliştirememiş sözde müzik insanlarıyla dolu. Nükhet Duru evrensel müzik yapan biri. Diğer jüri üyeleri Nükhet Duru'ya çok saygısızca davranıyor. Hele ki diğer jüri üyelerinin müzik bilgisi hiç çok yok. Nükhet Duru müzik adına orada bir eleştiri yada açıklama yapıyorsa. Tamamdır. Başka söz söylenemez. Onun ağzından çıkan cümle konunun bittiği yerdir. Ne yazık ki diğer jüri üyelerinin müzik bilgisi yok. O yüzden Nükhet Duru'ya laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Ama boş konuşuyorlar. Müzik adına bir eleştiri yapamıyorlar. Tek yaptıkları:
 
"Sahneye müzik aleti ile çıkmak çok iyi."
"Sahnede şöyle yürü."
"Güçlü ol."
"Etrafa bakma."
"Duygu geçmedi" gibi açıklamalar.
 

Nükhet Duru'ya yakışacak bir müzik programı varsa oda. O Ses Türkiye. Kendi seslerini seçecek, bir takım kuracak ve kendi seslerini eğitecek. Ve onları diğer takımlar ile yarıştıracak. Ona yakışan program bu!

Özlediğimiz Perran Kutman ekranlara 'Ah Neriman' dizisiyle geri dönüş yaptı.

27.09.2014 14:16:02
A+ A-
Türk dizileri son yıllarda konu ve içerik olarak kendi kültürümüzü yansıtmamaya başladı. "Amerikan dizilerine nasıl benzemeye çalışırız?" mantığıyla yapılan çoğu dizi tutunamadan 5-6 bölüm sonra yayından kaldırılıyor. Günümüzde tutan diziler eski zamanlarda geçen aşk hikayeleri, köy ve töre hikayeleri üstüne kurulu. Genelde bizim dizilerimizde aşıkların kavuşma hikayeleri anlatılır. Ekranda 2-3 yıl bu insanlar birbirine kavuşamaz. Son bölümde aşıklar kavuşamadan ölür. Bu tarz dizilerde artık seyirciyi sıktı.
Neyse ki Süreç Filmcilik'in yapımcılığı üstlendiği 'Ah Neriman'da: Perran Kutman, Tarık Ünlüoğlu, Sezin Akbaşoğulları, Avni Yalçın, Burak Satıbol, Ahmet Rıfat Şungar, Filiz Taçbaş, Berna Koraltürk, Kıymet Nilay Deniz, Eymen Kaan Dipçin ve daha birçok önemli isim rol alıyor.
Perran Kutman'ın son yıllarda oynadığı karakterler her zaman toplumu bilgilendiren tiplemeler olmuştur.  Zaten, Perran Kutman efsane bir oyuncudur. Onun yer aldığı yapımları izlememek büyük bir kayıptır.
Neriman yoksul bir hayatı yaşamış bir kadındır. Zengin biri ile evlendikten sonra karakteri hiç değişmemiştir. Fakat Neriman'ın çocukları bolluğa alışmıştır. Şımartılmıştır. Yıllar sonra bu zengin ailenin yoksulluğa dönüş hikayesini Rüya İşçileri senaryo grubu yazmaktadır. Dizinin yönetmenliğini Hatice Memiş üstlenmekte.
Ülkemizde yayınlanan dizilerin çoğu başka ülkelerden satın alınan dizi formatlarıdır. Senaryo ve konular bizim kültürümüzü yansıtmadığı için bu tarz  dizilerde izleyici kendisi ile bir bağ kuramaz. O dizi seyirciye sıcak gelmez. Her ne kadar senaryo grupları konuları Türk usulü yapmaya çalışsa da ekranda yapmacık kalıyor o tarz diziler. 'Ah Neriman' konu ve içerik olarak tamamı ile bizi yansıtıyor. Herkesi içine çeken sıcak bir aile dizisi. Başrolde Perran Kutman olunca dizi büyük bir keyifle izleniyor.

Ülkemizde bazı diziler güzel olsa da reyting gelmeyince kanal o diziyi yayından kaldırıyor. 'Deli Sarayı'nda olduğu gibi. 

O Ses Türkiye'de 4. sezon!

30.09.2014 19:54:14
A+ A-




Türkiye'nin en sevilen müzik-yarışma programı O Ses Türkiye'nin 4. sezonu başladı. Bu yılın koçları programın demirbaşı Hadise, Ebru Gündeş, Gökhan Özoğuz, Mazhar Alanson ve Özkan Uğur.
İlk bölüm eğlenceli olsa da Murat Boz'un yokluğunu bu sezon herkes hissetti. Çünkü Murat Boz'un doğaçlama gelen bir mizah yönü var. Program Murat Boz'un esprileriyle, taklitleriyle, mimikleriyle ve yaptığı jestler ile çok daha renkli geçiyordu. Onun bu yıl jüride olmaması programın eğlencesinin düşmesine sebep oldu. Gelecek yıl umarım yeniden Murat Boz'u jüri olarak görürüz.
Geçen yıllarda olduğunu gibi Hadise bu sezonda çok enerjik!
Hadise güler yüzlü, sıcakkanlı, içten ve sempatik davranışlarıyla programı izleyen herkesin yüzünü gülümsetiyor. Bir insanın kendisi ile barışık olması kadar güzel bir şey yok. Gereksiz magazin kanalları Hadise'nin kilolarına takmış durumda. Hadise'nin aşırı bir kilosu da yok zaten. Olsa da kime ne?
Gökhan Özoğuz'u bu yıl ekranda tekrar göreceğimizi biliyordum. Geçen yıl programı zirveye çıkaran isim Gökhan Özoğuz'du. Konuşmasıyla, tarzıyla ve coşkusuyla herkesi eğlendiriyor. Acun, Gökhan'ı çıkarmayacak da kimi çıkaracak?  Murat Boz da yokken hem de!
Ebru Gündeş zaten başlı başlına duruşuyla, sesiyle ve karakteriyle özel bir isim. Fakat ben O Ses Türkiye'ye Ebru Gündeş'i pek yakıştıramadım. Çünkü Ebru Gündeş'i yıllardan beri hep yarışma programlarında jüri olarak izledik ve hala da izliyoruz. Artık farklı programlarda yer almalı bence.

Mazhar Alanson ve Özkan Uğur, iki kişi olmasına rağmen bir jüri. İki kişinin birden tek jüri olması bence yanlış bir şey. İkisinden sadece biri o koltukta olmalı. Mesela Aysel'i Mazhar Alanson beğendi ve takımına aldı. Özkan Uğur o sesi beğenmedi? Ne olacak? Mustafa şarkı söyledi diyelim. Özkan Uğur beğendi ve onu  takımına aldı. Mustafa sadece Özkan Uğur ile çalışmak isterse?  Mazhar Alanson ne yapacak ? Bunlar herkesin aklına geliyor. Koçlar bireysel olarak çalışmalı. Yurt dışında olan formatta böyle. Mesela Gwen Stefani'nin grubu No Doubt. Gwen o koltukta tek başına! Maroon 5 grubunun solisti Adan Levine jüri olarak tek başına. Bizde neden iki kişi bir koltukta? Çok saçma. Misal olarak, Özkan Uğur tek başına o koltukta oturur. Vokal koçu olarak Mazhar Alanson programda yer alabilirdi. 

X Factor: Türkiye'de acıklı yaşam öykünüzle bir yere gelebilirsiniz.

11.02.2014 14:17:47


X Factor Türkiye'nin yapımcıları O Ses Türkiye yarışmasını çok büyük bir dikkatle takip etmiş. O Ses Türkiye ve Acun Medya insan duygularından para kazanan bir kuruluş. Eğer senin hayata dair yaşadığın acılar dolu bir hikayen varsa yaşadın! Müzik eğitimi almış olman yada konservatuar bölümü mezunu alman Türk halkı ve izleyen için bir şey ifade etmez.
"X-factor-Star Işığı" programı ilk bölümünden kendini belli etti. İnsanların acıklı ve hayatlarında dönüm noktası olan anları ekrana taşıyor. Daha sonra bu acıklı yaşam öyküleri Türk halkını derinden etkiliyor. Sonra reytingler çatır çatır yükseliyor. Ardından o kişi şarkısını söylüyor. Türk halkı o yarışmacıya "Helal olsun be! Bu kadar zorluk içinde sesi ile şarkı söylüyor. Buralara kadar çıkmış," diyor.
Bu ses yarışmalarının hiç bir önemi yok. Yapımcılar ve o kanal yönetimi bu hayat hikayelerinden reyting sağlayarak para kırıyor. Şarkı yarışmasında iyi bir başarı sağlarsın sonra program biter. Hiç bir yere yükselemezsin. Eğer şarkıcı olmak istiyorsanız. Çok tanınmak istiyorsanız. Para biriktirin. Parça yapın. Kendiniz ortaya koyup müziğiniz ile konuşun. Eğer halk sizi severse. Ünlü olursunuz. Böyle programlarda kendinizi yok etmeye ihtiyacınız yok.
Jüri üyelerinden bir tek Armayan Çağlayan programı renklendirmekte. Yönetmen ise Ziynet Sali'nin yüz ifadelerini yansıtmak için aşırı detay plan kullanıyor. Ziynet Sali'nin göz altı torbalarını çok iyi gördük. Emre Aydın bir seferlik programa konuk olmuş gibi davranıyor. Hiç içten değil. Çok itici. Ömer Karacan ise lafım yok. Gayet iyi.

41. Altın Kelebek Ödülleri


24.06.2014 11:51:21
A+ A-
22.06.2014 tarihinde gerçekleşen 41. AltınKelebek Ödülleri sahiplerini buldu. Gecenin sunuculuğunu ne yazık ki Mete Horozoğlu ve Nefise Karatay üstlendi. Hayatımda izlediğim en yapmacık sunucular. Özellikle Mete Horozoğlu'nun Oscar sunucuları gibi komik olmaya çalışıp espiri yapmaya çalışması ayrı bir olaydı. Hugh Jackman sandı sanırım kendisini. Hiç başarılı olamadı. Tam tersine konuşma üslubu oldukça iticiydi.

Ödül töreninde Hürriyet, dünyaca ünlü olan bir sinema oyuncusu Jessica Alba'yı ağırladı.

Ödül töreni oldukça sıkıcı bir şekilde başladı. Mete ve Nefise yavaş yavaş konuşup ödülleri dağıtmaya başladı. Sanki23 Nisan gösteri töreninde ödül dağılır gibiydi. Her kafadan bir ses vardı. Bazı isimler ödül almaya gelmedi. Sunucular o kadar bilgisiz ve tecrübesizdi ki, "Ödülü almaya kim gelecek sahneye? Ödülün sahibi burada mı? Onun adına kim geliyor? Gelen var mı?" diyerek rezilliklerine rezillik kattılar. Sen nasıl bilmezsin? Seni oraya neden koydular?

Sıkıcı konuşmalardan sonra sahneye Ajda Pekkan ve Kemal Doğulu çıktı. Azda olsa bu sıkıcı havadan kurtulduk. Sonra yayın tekrar başladı. Mete'nin saçma sapan komik olmayan VTR'lerini izledik. Hiç komik değildi. İçim bayıldı. Sahneye gökçe çıktı. Gökçe, Gwen Stefani'nin sahne show'unu çalmıştı. Gwen Stefani 2005 yılında Teen Choice Ödülleri'nde " HollaBack Girl" parçasını söylerken sahnenin en üst kapısından bir bando eşliğiyle şarkı söyleyerek sahneye giriş yapmıştı. Ne yazık ki Gökçe'de aynısı yaptı. İşin garibi kamera çekim açıları bile taklit edilmiş. Yönetmen ve herkes bu iş için organize olmuş.

Gecenin en bomba olaylarından biri Gülşen'in başına geldi. Gülşen canlı yayında ne ödülü aldığını sordu. Sunucular hangi ödülü takdim ettiklerini bilemedi.

Sinan Akçıl'ın aşk oyunu herkesi şok etti. Yaptığı albümden ziyade Sinan Akçıl'ın, Ebru Şallı ile olan ilişkisi konuşulmakta. Sinan güzel sözler yazıyor. Ama ses sanatçısı değil. Öyle bir potansiyeli yok. Sahnede Ebru Şallı'ya aşk şarkısını söyleyerek onu ağlattı. Tipik olaylar. Garip vakalar!

41. Altın Kelebek Ödülleri'nde dağıtılan ödüllerin çoğu Doğan bünyesinde çalışan kişilere gitti. Bir nevi Doğan gurubu kendi aralarında birbirlerine ödül vererek gelin güvey oldular.

Ülkemizdeki ödül törenleri 23 Nisan havasında çok resmi bir şekilde sunulmakta. Sunucular öğretmen gibi ödül veriyor. Kişiler ödüllerini alıp sahneden iniyor. Hiç bir eğlence yok. Hiç bir renk yok. Tuğba Ekinci'ye hak veriyorum. Bu ülkede Avrupa tarzı ödül töreni hiç bir zaman gerçekleşemeyecek. Böyle sıkıcı bir ödül töreninde Jessica Alba nereye geldiğine şaşırmış olmalı. Garibim ne işin var senin burada? Sıkıntıdan patlamışsındır. Ödül töreni bitmeden herkes salonu boşaltı. Kimsecikler kalmadı. Koltuklar bom boş kaldı. En önde garibim Jessica tek başına kaldı. Umarım pişman olmamıştır geldiğine.

Seda Sayan sadece Niran Ünsal'a değil, herkese doğru bir ders verdi.

03.10.2014 15:04:32


Kadırgalı Seda Sayan'ı bilmeyen yoktur. Seda Sayan'ın albümlerini dinlemem. Filmlerini izlemem. Fakat Seda Sayan'ın doğru konuşmalar yaptığını her zaman ekranlarda görmüşümdür. Bir çok erkeğin yapamadığını Seda Sayan yapar! Korkmaz söyler. Lafının arkasında durur. Topluma örnek olan güvenilir birisidir. Çünkü kendisi bir hata yaptığı zaman söyler. Ben yapmadım demez. O yüzden Türkiye'nin en güvenilir ismidir.
Seda Sayan'ın programına Niran Ünsal'a konuk oldu. Anladım kadarı ile Niran "Neden cinsel içerikli klipler yayınlanıyor. Neden izleniyor?" diye herkese soruyor. Seda Sayan bu soruya genelleme yaparak yanıt vermeye çalıştı. Niran Ünsal programı terk edip gitti.
Niran Ünsal programın VTR'sinde MadonnaLady Gaga, Shakira ve Britney Spears'ın cinsel içerikli kliplerine karışı olduğunu. Bu yapılanların sanat olmadığını. Madonna'nın ayetlerin üstünde bastığını söyledi.
Madonna ayetlerin üstüne basmadı. Madonna'nın "Bedtime Stories" klibinde yerde Arapça olarak yazan bir cümle var. O cümlenin anlamı "Try to forget whatever you have ever learned before..." yani:  "Bugüne kadar öğrendiğin her şeyi unutmaya çalış." Bu cümle bir ayet değil. Kuran ile ilgilisi yok. Madonna 2012 yılında ülkemize konsere geldiğinde bir çok din adamı bunun ayet olmadığını da dile getirmişti.
Bu bilgilendirmeden sonra Niran Ünsal'ın merak ettiği soruyu cevaplamak istiyorum. Cinsel içerikli klipler neden yayınlanıyor? Neden var? Neden bunlar izleniyor?
Günümüzde "Seks" teması tüm dünyaya pazarlanan bir reklam oldu. Bütün filmlerde, dizilerde ve özellikle müzik kliplerde seks üstüne kurulu cinsel öğeler kullanılmakta. Amerika'da seks satıyor. Bu yeni bir pazarlama yönetimi. Avrupa'ya gelen bu seks teması ülkemizde doğal olarak yer edindi. Gazeteleri açın. Reklamlara bakın. Filmleri izleyin. Klipleri izleyin. Her yerde cinsel içerikli temalar var. Artık bu temada normal bir şeymiş gibi tüm dünyada yerleşmeye başladı. Gazetede yarı çıplak bir manken görünce şaşırmıyoruz. Birisi poposunu açtığında olay olmuyor. Bunlar sıradan hale gelmeye başladı. Niran Ünsal çocuklarımıza bunları izletmemeliyiz. Denetim olmalı diyor. Her şeyi devletten beklemekle olmaz! Herkes bilinçli olacak.
Bu tarz içeriklerden rahatsız olan anneler ve babalar çocuklarınız sadece siz koruyabilirsiniz. Çocuğunuza bir film mi izleteceksiniz? Filmi izletmeden önce o filmi siz izleyip uygun görürseniz öyle izleteceksiniz. Televizyonun, internetin ve diğer tüm medyanın iletişim yönetimi sizin elinizde olacak. Sorumlu bir birey olarak çocuğunuzu yetiştireceksiniz. Bu kadar basit! Bu tarz şeyler neden var demeyin! Her zaman bu tarz şeyler vardır! 

Homofobik yazar Madonna'yı homofobik sandı

25.04.2014 11:09:00



Türkiye'de yapılan haberlerin çoğu ucuz ve niteliksiz. Öyle ki bazı haber yazarları haber yazacağı kişiyi bilmeden, hakkında araştırma yapmadan basit yazılar yazmakta.
Madonna geçtiğimiz günlerde  BuzzFeed sitesinin kendinse vermiş olduğu  rastgele 10 şey hakkındaki fikrini belirtti.
(Kale) kelimesine karşılık olarak Madonna "gay" tanıtımında bulundu. Aynı şekilde  (Putin) kelimesine karşılık olarak Madonna yine "gay" tanımında bulundu.
Madonna'nın buradaki tutumu hiç bir şekilde "gay" hayranlarını kötülemek değil. O an kendisine verilen sözcüklere ince göndermeler yaptı.
Eşcinsel karşıtı olarak bilinen Putin, Pussy Riot'u hapse mahkum etmişti. Madonna bu olayda Pussy Riot'un yanında olarak. LGBT özgürlüğü için mücadele vermişti. Hatta ölüm tehditleri alıp. Milyon dolarlık davalar ile uğraşmıştı.
O yüzden Türkiye'de araştırmacı gazeteciliği bilmeyen yazarlar. Madonna'nın yaptığı bir espriyi gerçek sanıp Madonna'yı homofobik sanması çok normalime gidiyor. 
Hürriyet'in yaptığı o haberi okumak için tıklayın.

Cinemaximum Akbatı'nın rezaletleri

18.07.2015 16:50:09


Yıllardan beri Cinemaximum sinemalarına giderim. İlk açılığı zaman oldukça kaliteli hizmet veriyordu. Fakat yıllar geçtikçe çok fazla para kazanmasıyla iyice kalitesini bozdu. Evime yakın olduğundan dolayı yeni çıkan filmleri Cinemaximum Akbatı'da izliyorum. Fakat 2-3 aydır gördüğüm manzara çok kötü.
Cinemaximum Akbatı'nın sinema biletleri diğer Cinemaximum'lara göre oldukça yüksek. Bahçeşehir diye bu firma bilet fiyatlarını daha pahalı satıyor. İçeri girdiğinizde film parasında daha yüksek tutacak bir mısır fiyatı var. 2 bilet alıyorsun 35 lira tutuyor üstelik 3D gözlüksüz. 2D sinema. Mısır alsak birde içecekle en az 20 lira veriyorsun. Tamam madem bu kadar pahalı hizmetinde mi farklılık var diye düşünüyor insan.
Girişte biletlere bakan kişi yok. Millet kafasına göre içeriye giriyor. Sinema başlayacak salonun kapıları açık. Görevli yok. Kendim sinemanın ortasında açılan kaplıları kapatıyorum. Yazın hep Araplar geldiği için AKBATI AVM'ye sinemada nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Orada yazlık evleri var. Sinema izlerken Arap bir adam ayakkabısını çıkardı. O beyaz çoraplı ayaklarını benim yanımda boşluğa uzattı. Kafamın tam yanında onun ayakları. İngilizcesi yok. Bir şey diyemiyorsun. Kalitesini acayip bozdu bu sinema. Yerler hep mısır dolu. Temiz değil. Bazı koltukları bozuk. Parayı almaya gelince alıyorlar. Bu yazıyı yazmamdaki neden Cinemaximum'u kötülemek değil. Kendine çeki düzen vermesini sağlamak. Salon'da görevlilere diyince hiçbir çözüm olmuyor. Dinleyen yok. Bari bu yazıyı okuyarak kendilerini düzeltirler. Düşünceleri paylamama vesile olan veren Radikal'e teşekkürler. 

Madonna "Bunların bizi susturmalarına izin vermeyeceğiz"

17.11.2015 12:17:17 

Madonna "Rebel Heart" turnesi kapsamında İşveç'in başkenti Stocholm'da konser verdi. Fransa'da hayatını kaybeden insanlardan sonra çoğu sanatçı konserlerini iptal eder. Türkiye'de terör olayları olduğu zaman şehitler ve sivil yaralılar olduğu zaman direk konserler iptal edilir. Ben her zaman konserin iptal edilmesine karşı olmuşumdur. Madonna'nın dediği gibi "müzik insanları bir araya getirir". 
Madonna terör olaylarına karşın gene de konserini iptal etmeyerek sahne aldı. Madonna'nın sahnede dedikleri aslında benimde herkese anlatmaya çalıştığım şeylerdi. 
Madonna "Bu olay tüm gün beni rahatsız etti ve gerçekten bu konsere çıkmak benim için çok zor oldu. İnsanlar kaybettiklerine, sevdiklerine ağlarken içimden buraya çıkıp dans etmek gelmiyor" dedi. Konuşmasına devam Madonna ağlayarak "İşte bunların yapmak istedikleri de bu. Bizleri susturmak, ama biz onlara izin vermeyeceğiz. Çünkü birlikten kuvvet doğar. Bu dünyada kötülükten çok iyiliğin olduğuna inanıyorum. Biz bunu kanıtlamak için buradayız. Bu akşam konserimi iptal edecektim. Sonra düşündüm, neden onlara beni durdurmalarına izin verecektim, neden onlara beni- bizi durdurmalarına izin verecektim. Haydi özgürlüğü doya doya yaşayalım" diyerek büyük bir mesaj verdi.
O yüzden bizim ülkemizin sanatçılarda böyle duyarlı olmak zorunda. Terörün asıl amacı korku yaratıp düzeni aksatmak. Korku sayesinde toplumda panik oluşuyor. Böylece insanlar güvensiz ve huzursuz hissediyor. Böylece insan kendini yalnız hissediyor. 
Bizim ülkemizde şehit ve terör olduğu zaman tüm müzik durur. Aslında müziğin iyileştirici bir yanı var. Biz sadeceeğlence yanını biliyoruz. İyileştirici yanını halen anlayamadık.
Batıda terör olduğu zaman insanlar yalnız hissetmek yerine bir bütün olmaya çalışır. Bir araya gelirler ve konserler olur. İnsan bir araya gelerek  ve tek yürek olur. Madonna'nın Stocholm'da verdiği konserde buna bir örnek. Madonna konserinde 40.000 kişi ile beraber saygı duruşunda bulundu ve teröre karşı tek bir yürek oldu. Madonna'nın 40.000 kişilik konserine baktığımda o kare  "Bakın biz terörden korkmuyoruz. Biz bir araya geliyoruz. Korkup evimize saklanmıyoruz." diyordu. Toplum olarak müziğin iyileştirici ve birleştirici yanını öğrenmemiz gerekiyor.

26 Mayıs 2016 Perşembe

D&R'ın internet sitesinden ürün alma rezaleti

26 Mayıs 2016


D&R'ın mağazalarını severim fakat aynı şeyi internet satışı yapan sitesi için söyleyemeyeceğim. İnsanı mağdur etmekte üstüne yok. 2 tane plak satın almıştım. 1 haftalık tedarik sürecinden sonra bana ürünü yollamışlardı. Hatta ürünümün faturasını kesmeyip 1 gün ürünümü depolarında tutup çıkartmamışlardı. Aynı zamanda ürünün kargo numarasını kargo bana ulaştıktan sonra öğrendim. O derece vasat ve sorumsuz bir firma. Ürünü yolladıklarını bile söylemiyorlar. Gerisini siz düşünün...

Sorunlu bir alışverişten sonra...

Satın aldığım plaklardan bana 1 tanesi bozuk olarak yolladılar. Bende plağı onlara geri yolladım. Yollarken plağın içine not olarak sipariş kodumu ürünün sorununu ve faturasını koymuştum. Aynı ürününden bir tane daha istedim. Fakat bu ürünün bana gelmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Çağrı merkezlerini aradığımda ürünümün ulaştığını şu an tedarik sürecinden olduğunu söylediler. Ürün gelmeyince yine aradım. Telefonu açan çağrı merkezi elamanı ürünün 20 iş günü içinde test edilip bana onun durumuna göre yollayacaklarını söyledi. Beyaz eşya almadım sonuçta alt tarafı bir plak aldım. Bana bozuk plak yollamalarına rağmen üstüne 20 iç günü içersinde plağı inceleyeceklermiş. Hem insanın parasını alıyorlar. Üstüne bozuk plak yollayıp 1 ay boyunca insanı mağdur ediyorlar. Siz siz olun D&R'ın online satış sitesinden uzak durun. Daha önce aldığım CD'lerin hepsinin içindeki CD'yi tutan dişler kırık çıktı. CD kutunun içinde çarparak gelmişti.